Gezi olayları ve Müslümanların konumu
Konunun diğer dinamik ve olgularına pek girmeden, acizane Müslümanların bu olaylar karşısında durması gereken yeri mevzu etmeye çalışacağız... Gezi olaylarını değerlendirmeye alırken bizim açımızdan sorulması gereken asıl soru; Müslümanlar bu olaylarda nerede durmalıydı; eylemcilerin yanında mı, iktidarın yanında mı? Son dönemlerdeki her olayda olduğu gibi bu son olaylarda da iktidar nimetleriyle zehirlenen İslami camia girdiği sınavı yine kaybetti.
Suriye'de olduğu gibi bir taraf tutmak zorunda değiliz, bize dayatılan söylem ve eylemler içinde debelenmek zorunda değiliz. Son kertede bu eylemci kitlesiyle yan yana zaten olamayız yani bu kitleyle geçmişteki mücadelemiz malum, hayat anlayışımız tam ters hatta hali hazırda bazı çatışma alanlarımız bile var ama iktidarın yanında hiç mi hiç olamayız, olmamamız gerekirdi... Müslüman meşru ve makul olan hak/hukuktan yana olmalıdır. Buda yerine/zamanına/durumuna göre değişir... İktidar zulme/haksızlığa uğramışsa bile onun savunucusu her daim çokça vardır ve çıkar, bize mi kaldı onu savunmak/kollamak/korumak bize ne oldu da bu zillet içinde statüko bekçiliğine soyunduk.
Gezi olayları herkesin ısrarla vurguladığı üzere salt gezi parkındaki çevreci eylemden ibaret değildir, her iki tarafta farklı açılardan bu vurguyu yapmaktadır. Erdoğan'ın söylemleri çerçevesinden refleks geliştiren kesim "olaylar gezi parkından ibaret değildir, arkasında provokasyon kokan bir hava ve dış güçler var" v.b. söylemler geliştirmektedir. Diğer kesim ise; aynı şekilde "gezi olayları gezi parkından ibaret değildir, bu bir semboldür ve Erdoğan diktatörlüğüne, oluşturulmaya çalışılan tek adam sistemine, özel hayata doğrudan müdahaleye karşı gelişen bir tepkidir" demektedir.
ABD gibi Dünyadaki bütün olaylara müdahale etmeye çalışan işgüzarların açıklamalarına bakıp, süreç dahilinde kemalist bazı dinozor kafalıların başörtülere yönelik çirkin saldırıları genelleştirip, doğurulmaya çalışılan İslam karşıtlığı algısını körükleyip olayın vurgu noktasını kaçırmamak lazım. Olayı Erdoğan'ın istediği ve seçimlerde onun işine yaracak olan kemalizm- İslam karşıtlığına büründürmemek gerekmektedir.
AKP/Erdoğan'ın mevzu olduğu ve Müslümanlar olarak her seferinde aynı hatayı yaparak düştüğümüz duruma, konunun arka planında ilk evrelerdeki doğurulan ve bizim görüp yıkmaya zerre kadar teşebbüs etmediğimiz şu yanlış algı neden olmaktadır; Adam çıkıp ısrarla "islamla alakam yok", "siyasi, sosyal, ekonomik öngörülerimizde İslama yer yok", "ben değiştim ve laik biriyim" dedi ama biz adama ısrarla İslami bir vasıf, kimlik, statü bahşettik. Tabi bu Türkiye halkının muhafazakar yapısı, konum ve algısından kaynaklıydı ama ilgili İslami odaklar var gücüyle bu yanlış algıyı bertaraf etmek için elinden geleni yapmalıydı. Tam tersine hayranlıkla izleyip vay bee bizim adamlar iktidar oluyor deyip elimizi ovuşturduk (şahsen 11 yıldır istikrarlı bir Erdoğan muhalifiyim..:)) şimdilerde adam ne yapsa İslama mal oluyor, yaptığı olumsuz şeylerle islam algısı lekeleniyor, karşısındaki her muhalif olgu İslam karşıtı olarak algılanıp 1-0 yenik mücadeleye başlıyor, İslam bu şahıslardan, söylem ve fiillerinden ibaret zannediliyor, hatta uluslar arası düzlemde modern İslami yapılar ihraç ediliyor, hatta yarın islami bir yapı kurulsa toplum nezdinde bunların karşısında gayri islami konuma düşecek v.b? İslami camia iktidarla haşır neşir olmaya başladığı andan itibaren bitmeye başladı; çözüldü, eridi, dağıldı gitti bundan sonra neler olacak meçhul, özellikle 2007?den beri gelen süreç dahilinde doğrudan ve dolaylı olarak nemalanmayan kalmadı ve en radikal en bilinçli en İslami kesimler bile iktidarla aynı zeminde buluşup aynı kulvarda koşturup aynı bakış açısıyla bakıp aynı dili kullanıp aynı ortamları paylaşıp aynı anlayışla aynı hedeflere doğru yol alır oldu? İslami refleksler değil iktidar refleksleri geliştirir olduk? Bu noktada; İslami camia içinde kayda değer bir yere sahip olan haksöz/özgürder camiasının bulunduğu durumu ilk başta kendilerinin sonra bizlerin ayrıntılıca değerlendirmesi, irdelemesi, sorgulaması, netleştirmesi, gerekçelendirmesi gerekir... 2007'den sonra olanlara dair açıklama yapmaları gerekmektedir. Referandum öncesinde ne oldu da iktidarla aynı kulvarda yürümeye, aynı mantıkla düşünmeye, aynı dili kullanmaya başlandı...
70, 80, 90'larda sağcılar ve solcular arasında kalan İslamcılar gibi milenyumda da yine sağcılar ve solculara ek olarak kemalistler arasında kalan İslamcıların (hiçbir sınavdan geçemedikleri gibi) bu sınavdan, dönemden, süreçten sağlıklı bir geçiş sağlayamadıkları aşikar... Bir Müslüman kesinlikle ve kesinlikle statüko yanında yer alarak onu temsil edip, destekleyip, savunup meşrulaştıramaz... Hele hele bu konuda Erdoğan'ın müstekbirliği mevzuyken iktidarla bir Müslümanın aynı cümlede/karede/tarafta işi olamaz... İslami bir birey; muhalefetin eksiklerini ön plana çıkartıp, iktidarın yanlışlarını örtüp iktidarı meşrulaştıramaz... Tam tersine muhalefetin yanında olup güçlendirip temiz tutmaya çalışmalıdır, olmuyorsa da kenara çekilmelidir. Sağcı/muhafazakar/gelenekselci tepkilerle hareket etmemelidir...
?Eğer ibadetimize, başörtümüze, mabedimize dokunulacağından korktuğumuz için, adalet ölçüsünden ayrılan yöneticileri her şartta haklı görmeye meylediyorsak bilmeliyiz ki, bir devlet ya da parti dinimizi koruyamaz. Allah?ın takdiriyle, bizi koruyacak olan sadece kendi imanımız ve adalet duygumuzdur. Bir zamanlar mazlum olmak şimdi bizim de zalimleşmemizi ya da zalimin yanında yer almamızı gerektirmiyor! Tam aksine, başkalarının acı, korku ve taleplerine değer vermek herkesten önce bizim sorumluluğumuzdur. Yaşanan acılar hepimize aittir.? Bir grup Müslüman mütefekkirin yaptığı deklarasyondan?
Camia olarak eylemcilerin yaptıklarını, süreç dahilindeki yanlışları belirtip, uyarıp, mesafe koymalıyız ama aynı şekilde özellikle Tayyib'in yanında olmadığımızı, aynı düşünmediğimizi, özellikle iktidarı temsil eden biriyle aynı safta yan yana durmamızın aynı dili kullanmamızın mümkün olmadığını açıklamamız gerekmektedir...
Bu olaydaki püf nokta Erdoğan müstekbirliğidir; "ben yaptım oldu", "ben yaparım" mantık ve söylemi üzerine kurulu otokratik bir yapı ve buna karşın oluşan çatlak seslerin şekillendirdiği kaos ortamı... Bu olayların çıkma, gelişme ve hala sonuçlanamamasının; tali ve ana, güncel ve geçmiş bir çok nedenleri vardır ama asli nedeni Erdoğan'ın nefsi ihtirasları, kullandığı dil ve kendisini kör ettiği gibi çevresini de kör eden iktidar refleksleridir?
İlk dönemlere nazaran Erdoğana yanlış yapıyorsun diyecek biri yok, çevresinde... 2007?den sonra artık o kadar güçlendi ve öyle bir yapıya büründü ki, iki dudağının arasından çıkan her söz yasa olur hale geldi, söylediği tartışılmaz tartışılması teklif bile edilemez bir atmosfer içinde yaşamaktayız? Böyle büyük yapı ve konumlardan ziyade insanoğlunun mevzu bahis olduğu küçük etkileşimlerde, birlikteliklerde, işlerde bile yanında seni eleştiren, yanlışını düzelten, uyaran bir kişi olması bir nimettir, bu kalmadıysa düşüşe geçmeye başlamışsın demektir?
Ayrıca (beni bağlamıyor ama) burası demokratik parlamenter bir cumhuriyet ise herkes niye tek bir adamı konuşuyor, bir adam üzerinden olumlu yada olumsuz süreç ilerliyor. Bulunduğumuz bu atmosferde; herkesin işi gücü kalmamış derdi tasası yok gibi Recep Tayyip Erdoğan diye birinin kişilik analizini yapmak, onun üzerinden süreci şekillendirmek, hoş görmek, idare etmek, bozuk psikolojisine göre, ihtiraslarına, doğrularına göre hareket etmek zorunda kalıyoruz... Hiç kimse onun psikolojisini tahlil etmek ve buna göre hareket edip onun ihtiras ve takıntılarından dolayı topluca kutuplaşıp zarar görmek zorunda değildir... Amerikan başkanı Bush gibi Tayyip Erdoğanda yakında kendine seçilmiş insan vasfı yükleyip ilahi misyonlar yüklemeye başlayacak ve bu algı içine girip kendini nimetten zannedip nimet muamelesi yapacak/yapıyorda...
Birisi bu adama dur demeli... Yıllar önce ve süreç dahilinde İslami duyarlılık ve sorumlulukla bizim yapmamız gerekirken, engellememiz gerekirken, söylememiz gerekirken yapmamışız, en azından ?dur? diyen adamlara laf söylemememiz gerekir? Recep Tayyip Erdoğan bize hükmetmeyecek bize hizmet edecek, Recep Tayyip Erdoğan senin/benim/onun/şunun/bizim maaşlı memurumuzdur, hizmetçimizdir? Başka bir şey değil ama sağcı zihin dünyasının devleti ve lideri kutsayan devletçi algısı hali hazırda olduğu gibi değil hizmetkarı adamı dokunulmaz/eleştirilmez/ulaşılmaz bir noktaya taşıyor?
Olguları ayrı ve yerli yerinde değerlendirmeliyiz? Yani İslami olgular ayrı, İslam karşıtlığı ayrı, işin ekonomik boyutu ayrı, iktidar çekişmeleri ayrı, şahsi gelişmeler ve algılayışımız farklı, lokal gelişmeler ayrı, uluslararası müdahaleler ayrı, kültürel olgular farklı değerlendirilmelidir. Bu olgular bir bütünün parçaları olmakla birlikte süreç dahilinde olayı doğru okuyabilmemiz için yerine göre ayrı ayrı değerlendirilip, irdelenip, mevzu edilmelidir? Misal; ?olaylar boyunca 100 milyon lira zarar ettik, bunlar olmamalıydı? diyerek salt ekonomik boyutu açısından değerlendirirsek yanlış yapmış oluruz. Yada medyanın sürekli kırıp dökülenleri vurgulayarak toplum psikolojisinde uyandırmaya çalıştığı izlenimde olduğu gibi ?vaay bu adamlar ortalığı kırıp döktü, yaktı, yıktı. Bu adamlar kesin haksızdır, bertaraf edilmesi gerekir? söylemleri ve vurgular olayı doğru okuyamayan, medya uyuşturucusu almış bireyin tepkisidir. Veya AKP ve CHP?nin (pek ihtimal olmasa da) iktidar mücadelesi veya siyasi rant, seçimlerde artı bir puan katma düzleminde olaylar değerlendirilmemeli. Laik/seküler kesimin gösterdiği İslam karşıtı tepkileri genelleştirip iktidara karşı olan olayı Kemalizm-İslam karşıtlığına indirgememek lazım. Yada "dış müdahaleler ve yönlendirmeler var, bu adamlar ajandır" argümanıyla kitleyi itibarsızlaştırmamak gerek. AKP?nin iktidar refleksiyle gösterdiği tepkiler yerine başta halk olarak sonra Müslüman olarak tepki göstermemiz gerekmektedir? Bizi yakından ilgilendiren hatta bizimde sokakta olup malum kitleyle yan yana durmamızı engelleyen, kitleyle aramıza kalın bir çizgi çizmemizi gerektiren, yerine göre karşı karşıya getiren İslam karşıtlığı reflekslerinden kaynaklı gelişmeler ayrı değerlendirilmeli, işin bu boyutu ayrı irdelenip mevzu edilmelidir?
Elif Çakır?ın bebekli bir bayanın yaşadıklarını ayrıntılıca aktardığı malumatla işler biraz değişti. Bu malumat doğruysa ki doğru gibi, kitle büyük oranda kirlendi... Amma velakin bu süreçte Müslümanların düştüğü bariz bir hata var. Tayyip'de bunu istiyor ve başörtüsü gibi simgeleri kullanarak bizleri istemediğimiz bir tarafa çekmeye çalışıyor, mecbur ediyor; kitlenin kirliğini AKP ve özelde Recep Tayyip Erdoğan'ın temizliği ve başörtüsünü/islamı temsil ettiği/savunduğu anlamı çıkartmaz, çıkarmamalı... AKP iktidarı ne başörtüsünü ne İslamı nede başkaca bir İslami değeri temsil ediyor, böyle bir hakkıda/yetkiside/kapasiteside yok?
Kemalist bazı dinozor kafalıların eylem alanı dışında yaptığı lokal olayları eylemci kitleye mal edip kirlenmelerini hızlandırmamak lazım ki; Taksim Dayanışma Platformu, başörtülü kadınlara yönelik olarak gerçekleştirilen saldırıları kınadı? AKP?nin istediği gibi bir kutuplaşma olmasın diye tepki gösteren bazı duyarlı Müslümanların, anti-kapitalist gençlerin kitlenin arasında bulunarak oluşturmaya çalıştığı havayla ve ilk haftadan ziyade son hafta içinde buna benzer olayların olmamasıyla iktidar hayal kırıklığına uğradı ama hala her fırsatta bu değerlere yapılan fiilleri dillendirip kutuplaşmayı körüklemeye çalışıyorlar? Bu olsa bile akli selim bir iktidar bunları dillendirmek bir yana haber yasağı getirip toplumun selameti için körüklenmesine izin vermemeliydi ama bu durum kendi işine yaradığı için bilfiil kendisi körükledi?
Süreç dahilinde parti bayraklarına izin vermeyerek, apo pankartlarını indirerek, İslami dokulara saldırıları kınayıp engellemeye çalışarak, provokasyonları ellerinden geldiğince engelleyerek (ki herkes iyi bilirki bu ortamlarda çokça uygulanmaktadır ve uygulamaya açıktır) eylem kitlesi kendini temiz tutmaya gayret etti ama medya bunun tersini lanse ederek kirli boyutlarını ön plana çıkartıp büyütüp daha da kirletti?
Anti-kapitalist gençlerin konumu, söylemi, işlevi, eylem ve müdahalesi makul ve yerinde olmuştur? İslami camia içinde sivri, rijit, mecazi, absürt örnek ve söylemler içinde bulundukları için pek itibar edilmez ama bu süreçteki girişimleri yerinde olmuştur. Çünkü; Erdoğana yarayacak İslam karşıtlığı havasını kırmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Kendilerini pek anlatamasalar da, olayı Kemalizm-İslam karşıtlığına indirgemeye çalışan kesime karşın eylem ve söylemleriyle çok işlevsel olmuşlardır. Yani ?bakın; kitlenin içinde başörtülü, namaz kılanlar da var? dedirterek, böyle bir algı oluşturarak çekilmek istenen duruma limon sıkmışlardır. Böyle bir gerçek varsa ki büyük boyutu ulusalcı olan bu kitlenin İslam karşıtlığı malumdur, yinede bu tür girişim ve söylemlerle olayı bu boyuta indirgemek isteyenlerin aksine bu algıyı engelleyici girişimlerde yapılmalıydı? Toplum hafızası ve algısı buna müsaittir ama Erdoğanın yaptığı gibi rant elde etmek için toplumsal kutuplaşmayı/çatışmayı körükleyerek oy oranını arttırmak için sürekli camiden, başörtüsünden bahsetmesi ne siyaset ahlakına ne insani ne İslami değerlere uygundur?
Üzerine konuşulması gereken bir diğer mesele ise; iktidarın sürekli vurguladığı eylemcilerin ortalığı kırıp dökmeleridir. Bu noktaya işaret edip sürekli vurgulamak, olayı çarptırma girişimlerinden ibarettir. Bir olayı değerlendirirken ortaya çıkan sonuçtan önce nedenine/kaynağına/tetikleyen unsurlara bakmak gerekmektedir. Biz toplum olarak kolayı seçip olgulardan ziyade olaylara, neden oluyordan ziyade neler oluyora baktığımızdandır ki; olayların arkaik boyutunu göremeyip ön planındaki sonuçlara göre yönlendiriliyoruz? Tarafsızca irdelendiği vakit görülecektir ki; çevrenin, araçların ve dükkanların tahrip edilmesi, büyük ölçüde polisin eylemcilere sert müdahalesiyle ortaya çıkmıştır. Kırıp dökmek bir nebze makuldür; biz geçmişte uyuz uyuz eylem yaparak gösterilen yerin dışına çıkmayı aklımızdan bile geçirmeyerek, aynı yer/kişiler/sloganlarla ego tatmininde bulunup, polisi görevini yapan memurlar olarak görüp onlarla karşı karşıya gelmemeye çalışıp yönetmeliğe uygun eylem yaptık diye doğru olanın bu olduğunu iddia edip karşı tarafın yaptıklarını eleştirmeye gerek yok? Sokak eylemi dediğin böyle olur, eylemlilik içinde yine çok çok aşırıya ve esnaf gibi özel mülkiyete kasti zarar vermeye varmamak üzere sokaktaki belediye ve kamu mallarına zarar vermek, kırıp dökmek, dikkat çekmek, ateş yakmak gibi filller kitlesel eylemlilik içinde normal şeylerdir? Haa bu eylemlilik içinde gaz bombası yiyip polis müdahalesine maruz kalmakta normaldir. Önemli olan sokağa çıkmanın gerekliliği ve gereksizliğidir, adam gerek hissedip sokağa çıktıktan sonra bilboard da yıkılır barikatta kurulur ateşte yakılır. Bu saatten sonra sen ?sokakta bunları niye yapıyorsun? diye sormak, eleştirmek, olayı buraya çekmek abestir. Sorulması gereken soru ?sen buraya niye çıktın? olmalıdır, çıktığın yerde niye bunları yapıyorsun değil?
Sonuç olarak Müslümanlar bu süreçte de iyi bir sınav veremedi... Statükoya entegre olmanın doğal refleksleri olarak iktidar kafasıyla düşünmeye, mantık yürütmeye, savunma mekanizmaları geliştirmeye, refleks göstermeye, tanımlamaya, taraf olmaya, bu zihinsel ve algısal birikimlerin dışa vurumu olarak bu dili kullanmaya başladığımız son yıllar içinde girdiğimiz toplumsal/siyasi/islami/ahlaki hiçbir sınavı başarıyla geçemiyoruz? Çünkü uluslar arası ve ulusal statüko tarafından yönetiliyoruz, yönlendiriliyoruz, işletiliyoruz, kullanılıyoruz, edilgen konumda istenilen konuda düşünüp, konuşup, tartışıp istenilen düzlemde fiil ve söylem serdediyoruz? Bir Müslüman edasıyla İslamı referans ve mihenk taşı alıp islami mantık ve kavramlarıyla düşünmüyor, tepki göstermiyor, dil geliştirmiyor, mücadele etmiyoruz?
Diğer İslami unsurları bir kenara bırakalım, bu konuda hak/hukuk kaidesini devreye sokup adl kavramı düzleminde olay değerlendirilmeliydi? Yıllarca askeri/kemalist vesayetten şikayet edip özel hayatımıza müdahale edildiğini vurgulayıp yapılan haksızlıklara karşı türlü mücadeleler içine girdik, şimdilerde bu askeri vesayetten kurtulduk ama AKP/Erdoğan vesayetiyle karşı karşıyayız? İslamı/hakkı/adaleti taşıdığını, hakim kılacağını, temsil ettiğini iddia eden bir birey geçmişte kendisine zulmeden, özel hayatına müdahale eden, değerlerini yaşamasına engel olan kişi için bile (kendisi gelse zaten yapamaz ama) başka bir gücün gelip ona aynı zulmü reva görmesine sessiz kalamaz hele hele destek hiç olamaz? Yani ?onlar bize zulmetti, zulme uğrasınlar?, ?onlar bizim özel hayatımıza müdahale etti, özel hayatlarına müdahale edilsin ve kamudan uzaklaştırılsın?, ?zamanında onlar bizi ihalelere almayıp rantları götürmüştü, şimdi bizde onları almayalım ve rantları birazda biz götürelim?, ?onlar bizim değerlerimize küfredip yaşamamızı engellemişti, şimdide AKP oligarşisi onları engellesin? gibi söylem ve bakış açıları bize yakışmıyor? Bir rövanş alınmak isteniyorsa, başarabiliyorsak bir güç olup adil bir şekilde kendimiz almalıyız? AKP, İslamı temsil etmiyor ve kendi alamadığınız rövanşı alan başka bir gayri İslami gücün arkasına sığınıp ahkam kesmek bir Müslümana yakışmamaktadır?
Ayrıca, yarın bu Erdoğan vesayeti gerektiğinde bizimde ağzımıza tükürüp oturtacak? Şimdiye kadar değer üretip güç dengelerinde bir ağırlığımız olmadığı için buna gerek olmadı? Hatta pişkin pişkin ?değişecekler, değişecekler? dediği günden beri , bizleri sisteme entegre edip eritip bitirdiği için kendi iktidarını besleyici bir unsur olarak kullandı? Yakın gelecekte pek umut yok ama potansiyelini her daim koruyan İslami muhalefet; İslami referans, refleks, mantık, argüman, eylem ve söylemlerle sağlam bir muhalefet ürettiği vakit, bu vesayet şimdi iktidarın savunuculuğunu yapan kişilerin (sanırım bunlar beceremez, oğullarının) kafasını ezecek?
Birisi bu adama dur demeli?
Yusuf ŞANLI