AK Türkler, Beyaz Türkler

07
Mar 2012
  • PDF
07 Mar 2012

AK Türkler, Beyaz Türkler

Osmanlının dağılması ve Türkiye Cumhuriyeti?nin kuruluşunda başat rol oynayan Jön-Türkler günümüzde kılık değiştirerek gün yüze çıkmış durumda. T.C.?yi kuran Beyaz Türkler, T.C.?nin zayıflaması üzerine sistemi kuvvetlendirmek için tekrar görevdeler, yalnız bu sefer Beyaz değil AK Türkler olarak karşımıza çıkmış durumdalar. Türkiye Cumhuriyeti; 90?ların koalisyon hükümetlerinin başarısız yönetimleriyle, iktisadî krizlerle, son olarak da Bülent Ecevit başkanlığındaki hükümetin başarısızlığıyla ?hasta adam? konumuna geri dönmüş vaziyetteydi. Türkiye?nin, Dünya ülkeleri nezdindeki meşruiyeti yok olma seviyesine doğru yol alırken, yeni bir yüzle ve yeni bir hamleyle canlandırmanın gerekliliği sonucunda AKP iktidara yürümüş/yürütülmüştür ve istenileni de başararak uluslararası platformda sıfıra inen meşruiyeti şaha kaldırmıştır.

Batı?ya gidip eğitimlerini tamamladıktan sonra ülkeye dönen, Batı dil ve jargonunu kullanarak Batı?dan neşet eden Beyaz Türkler yerine Doğu?lu bilinen, Doğu dil ve jargonunu kullanarak siyaset yapan AK Türkler gelmiştir. Fötr şapka, kravat, mini etek giyinen Beyaz Türkler gitmiş; takkeli, başörtülü AK Tükler gelmiştir. Küresel ihtiyaçlara binaen şekillenen toplum/siyaset Türkiye?de bariz bir deşiğimi doğurmuştur.

Merkez sağı temsil eden muhafazakâr partiler; Menderes, Özal, Erdoğan önderliğinde batılılaşmayı Kemalist/ulusalcı parti ve fikriyatlardan daha çok sağlamışlardır. Batılılaşma bayraktarlığını üstlenen CHP ve diğer Kemalist akımlar ulusal kimlikleri hasebiyle ister istemez kendilerini sınırlamış, ama muhafazakâr demokrat partiler daha küresel bir siyaset güderek Batıya her daim açık olmuş ve Türkiye?yi hem iktisadî hem siyasî liberalizme sürüklemiş, doğru orantılı olarak da batılılaştırmışlardır. CHP?nin 70 yılda yapamadığını, AKP 10 yılda yapmıştır.

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yetkilileri, yürüttükleri siyasetin İslamî bir parti/hareket olmadığını söylemelerine rağmen dindar insanlar onların geçmişlerine, hanımlarının kıyafetlerine ve dini vecibelere karşı yönelişlerine bakarak onları inadına İslamî bir parti/hareket olarak görüyorlar. Laikliğin bekçisi olduklarını defalarca zikreden bu hareket, İslamî olmadığını söylemesine rağmen bu algıdan rahatsız gözükmüyor ve nemalanmadan da yapamıyor.  Bu kılıf sayesinde, Türkiye tarihinde CHP?nin bile muhtemel tepkilerden korktuğu için cesaret edemeyeceği girişimlerde bulunup yasalar çıkartıyor. AKP hükümetleri süresince; zina suç olmaktan çıkartılmış, 12+1 yıl zorunlu eğitim getirilmiş, TCK ve CMUK?ta değiştirilen gayr-i adil yasalar sessiz sedasız çıkartılmış, ağırlaştırılmış müebbet gibi uygulamalar hayata geçmiş, ABD ve Siyonist lobilerle müttefiklik seviyesi en üst düzeye çıkartılmış, Türkiye halkının tepkilerine rağmen Erdoğan?ın ısrarlarıyla 1 Mart (Irak) tezkeresi geçirilmeye çalışılmış, Türkiye?de ilk defa Siyonizm konferansı yapılıp Theodor Herzl Milli Kütüphane?de anılmış, yabancılara toprak satışına izin veren yasa çıkarılmış, misyonerliğe yasal izin verilmiş, okullara gönderilen genelge ile Kuran-ı Kerim?de geçen bazı kelimelerin kullanılması yasaklanmıştır.  Hâsılı bunlar gibi daha yüzlerce uygulamayla gayri adil, gayri ahlaki, gayri İslamî uygulamalar hayat bulmuştur.

AKP?nin İslam adına herhangi bir somut icraatı olmadığı halde devletin kurumlarını ele geçirme çabaları İslamî kaygılardan kaynaklanıyormuş gibi sunuluyor ve algılanıyor. Hâlbuki AKP?nin, kurumları ele geçirme çabası, küresel patronların ve projelendirilmiş siyasi planların çıkarları doğrultusunda olması gereken yere oturtulması kavgasından başka bir şey değildir. Ordu ile olan kavgası da, Doğu Bloğuna daha yakın olan kadroyu tasfiye ederek, yerine Amerika ve NATO?ya bağlı bir ordu oluşturma kaygısıyla doğru orantılıdır. AKP ile kurumlar arasındaki kavgada Müslümanların hiçbir çıkarı yoktur. Tam tersine, AK Türkler eliyle revize edilmiş ?laiklik? yerli yerine oturmuş oluyor.

II. Cumhuriyet?i gerçekleştiren AK Türklerin atası II. Atatürk olarak tanımlanan Recep Tayyip Erdoğan, Mustafa Kemal?den daha başarılı bir değişim gerçekleştirmiştir. Mustafa Kemal önderliğinde, demir yumrukla gerçekleştirilen I.Cumhuriyet?in uygulanışındaki somut zulüm ve baskılara karşı topyekûn bir bilinç/başkaldırı/tepki vardı ve bu tepki doğrultusunda bir eleştiri, muhalefet yumağı mevcuttu. Ama Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde görünmez yumrukla gerçekleştirilen II. Cumhuriyet?te ise soyut zulüm ve dejenerasyonlara karşı topyekûn bir bilinçsizlik/uyum/ tepkisizlik var ve bu doğrultuda sorgulanamaz/eleştirilemez bir diktatör doğdu.

You are here Home